22 Haziran 2010 Salı

MEKÂN VE MÜHÜR(*)


Yerlerin, mekânların hayatımız üzerindeki etkileri yadsınamaz. Enine boyuna düşünülecek, düşünülmesi gereken bir konu bu. Dünden bugüne, her toplumun, her bireyin yaşamında, yerlerle, mekânlarla ilgili izler vardır. Geçmişinde, anılar haznesinde, yer, mekân, olay, zaman ağırlığı taşımayan var mı? Yer, mekân, zaman kavramları birleştirildiğinde, konu, katmerli bir sorun olup çıkar sanatın, sanatçının karşısına. İlkin, sanatların anası sayılan şiirde görülür söz konusu etkiler. Sanat üretiminin başat 'tema'larındandır, kişinin ömrünü işgal eden, metaforları anlamlandıran, zenginleştiren; haliyle sanat üretimini estetize eden, esinleyen duyu-düşün tetikleyenidir yer ve mekânlar. Öyle olunca sanat ortamları, mekânlar da sanatsal iletişim için vazgeçilmezdir. Elzemdir, alacağım, algılayacağım diyene.

Pek çok büyük kentte var olduğu bilinen her sanat kişisi (şair-yazar-ressam-müzisyen) için ortak adres denebilecek yer bulunmaktadır. Adana'da ise sanatçıların randevusuz karşılaşma, buluşma noktası denebilecek semt, sokak veya mekân yoktu düne kadar. Bugün, Adana'da bir ilk olma özelliği taşıyan “Taş Mekân” var. Herkesin bildiği, eşi, arkadaşı, sevgilisi ile buluşabileceği, sanat soluyabileceği yer. Şiir tüten bir ocak.

Atatürk Caddesinden kuzey kolda akıp giden sokaklardan, Reşatbey Mahallesinin 7. Sokağından içeriye, ileriye yüründüğünde, (Arı sinemasından kaç adımdır saymadım ama) üç-beş dakikada varılıyor “Taş Mekân”a. Dipte, sokağın sağındadır. Adana Eczacılar Odası’nın (inşaatı bitmek üzere olan) binasını geçince sağa ayrılan 8. sokağın doğu köşe başında... Kahverengi kilittaşlı kaldırım yolun sağında akasya ağaçları ve kuş sesleri altında geçiliyor varıncaya dek. Bahçesi ağaçlı. Muhafaza altına alınmış, duvarının üzeri çatı örtüsüne kadar şeffaf naylonla çevrili. Tam karşısında Kredi ve Yurtlar Kurumu Bölge Müdürlüğü binası bulunmaktadır. “Taş Mekân” adına uygun türde bir yapı; taş bina. Yaşı 53. Yontmataş örülü duvarları hem bezginliğe hem de zamana karşı güven ve cesaret atmosferi sunuyor, dikkatlice bakana. Binanın 8. sokak cephesinde, "Mühür Apt." yazan solmuş levha selamlıyor merakla başını kaldıran yolcuyu. Bu arada taş binanın olduğundan daha yaşlı göründüğünü vurgulamak yanlış olmaz. Zira saygınlığı, zamana meydan okumuşluğu simgeliyor, şiirselliğiyle, 'eski eser' havasıyla.

“Taş Mekân”ın ön bahçesinde bir zeytin ağacı, (Kasım Gülek’in bahçesinden getirilip dikilmiş zeytin), iki iri çam ağacı, iki palmiye ve 7. sokak cephesinin bitiminde, köşede, (“Taş Mekân Çıkmazı”, Galeri Gösteri ve Toplantı Salonu tarafında) tek portakal ağacı, konuklarla dostluk etmekte, mekânın bekçiliğini yapmaktadırlar. Gövdesiyle; gölgesi ve esintisiyle şiire çağrışım uyandırmaktadır. Mekânın bahçeye bakan yüzündeki balkon-teras sahne işlevi de görür. Olağan zamanlarda üç masa süslemekte orayı... Terastaki masalar özel konuklar içinmiş izlenimi verir ilk anda ama teras sevenleri ya da erken gelmişleri ağırlar daha çok. Bahçede küçük masalar ve tabureler doğu usulü samimi sohbet ve çay-kahve molasına, şiire, öyküye davet eder adeta.

Sanat söyleşilerinin, dedikodularının alışkanlıkla tiryakilik arası ‘meddi-cezir’ ortamı yaratır. Edebiyat; şiir, öykü, deneme ve güncel ayrıntılar kümelenmelerle tartışılıp yoğruluyor. Çünkü “Taş Mekân”a gelenler, (müdavimler mi denirdi?) Adana'nın birbirini bilen, bileyen benzeş simalardır. Kültür tartışmalarının odağı, sözlü sanat alışverişinin sevimli paylaşıma dönüştüğü yerdir “Taş Mekân”. İç odaları, şömine başı, yarenlikleri unutulmaz anılara gebedir her daim. Bahçede iki, içeride bir tane şömine alazı sözcükleri de ısıtır kuşkusuz. Kış günlerinin romantik köşeleridir, şömine başları. Binanın içi de dışı da sıcacık gülümsemesiyle karşılar, kucaklar konuklarını, Cezbe kavşağıdır “Taş Mekân”... Adana dışında, büyük kentlerdeki sanat edebiyat şövalyelerince de bilinmekte, konuşulmaktadır, düzenlen söyleşi ve imza günleri dolayısıyla. Sanatın inceliğini hayata zerk edip dolaşıma geçirmektedir. Zamanın akışını ve hayat üzerindeki şiddetini azaltmakta, tükenişe mim koyarken hüsran ve hezeyan koşullarında bile umut ve aşk tohumları ekmektedir. Zaman tükenir, insan tükenmez anlayışını belleklere, anılara nakşetmektedir “Taş Mekân”. Sohbetin koyulaştığı ve zamana sanatsal 'mühür' vurulduğu Adana mekânıdır, insanlara dair bütün hallerinin yaşandığı otantik yuva... Göz göze gelindiği, sevgi sözcüklerinin fısıltıyla uçuştuğu, sevinçlerin ve hüzünlerin felsefi derinliğe indirgenip anlam yüklendiği ya da öyle sanılan hoş zaman kesitleri yaşanır orada. Hangi yönden, hangi katmandan düşünülürse düşünülsün 'kutsal' addedilen güneşlenmeler, bulutlanmalar pasajlarıdır söz konusu yaşantılar. Her şeyden önemlisi şiirseldir çatısı altındaki an'lar... Gözlerden, kulaklardan, dudaklardan akan, zamanın anlam dağarına biriken sevgi atmosferi, beklentisiz, gizemli dokunuşlarla besler ruhları. Dokunuşsa hayatı paylaşma hazzının doruğuna tırmanıştır.

Sanatın büyüleyici yanını keşfetmiş insanlar, doğaya bakışını, birbirine bakışını sevgi potasında oluşturur, olgunlaştırır. Sürekli değişim güzergâhında zenginleşir ve dörtnala giden zamana direnme bilinciyle donanırlar. O bağlamda estetik ve pratik olanı tüm ince ayrıntılarıyla ve hızlı biçimde özümserler. Mekân-uzam algılaması, yaşama/varolma koşullarını da belirler hiç kuşkusuz. İnsanoğlu için mekânın önemi "dünyada mekân ahrette iman" özdeyişinden daha keskindir denebilir “Taş Mekân” varsa cümlenin içinde. Değeri, kişilerin ruh halinin kıvamıyla örtüşür. Demem o ki; bazı mekânlar, bazı insanlar için özeldir. Yaşam ayrıcalıklar taşır, renkler, hazlar sunar. Ruhu dinlendirir. Bir şeyler paylaşıldığı için iyi gelir. İyilikler, (bazen çok geç anlaşılsa da...) paylaşıldıkça çoğalır çünkü. Adana'nın “Taş Mekân”ı da öyle bir yer: Sanatın, sanatçının gençlik, enerji odağı, iletişim otağı olarak anlam çoğaltır.

Gençlik iksiri sayılabilecek paylaşma ortamıdır, sanatın esinlenme, esinleme ve algılama mekânları. Zamana karşı, bezginlik, mutsuzluk anlarına karşı silahtır olsa olsa... Tanımı yoktur ama insanı içeren yapıt zamanın dehşetine karşı tampon işlevi görür. Heyecanın ve umudun tüttüğü ocaktır, bireyin yalnızlığını, çoraklığını yeşerttiği noktalar. Birbirini arayan, merak eden ve sözleşmeden buluşabilenlerin adresidir “Taş Mekân”; unutulmaz, güzel, hoş mekândır, söz konusu nitelikleriyle. Buyurun, şiire bekliyor, akan zamana çiçek ekiyor sizler için.

Adana, Aralık 2002

*Bu metin yaklaşık 8 yıl önce zorunlu nedenlerden dolayı Bursa'yı terk edip Adana'ya yerleşmek durumunda kalan Hilmi Haşal tarafından kaleme alındı. Tabi o günden bu güne Taşmekan gelişti, büyüdü, sundukları hizmetler çeşitlendi. Yine de 8 yıl önce Bursalı bir şair'in gözünden Taşmekan'ı değerlendirmek çoklarınıza orijinal gelecektir.