12 Haziran 2010 Cumartesi

Arşivden: Antoloji Tartışmaları; YILIN TÜRK ŞİİRİ - Turgay Fişekçi(*)

Yüzyılın Türk Şiiri" adlı 1453 sayfalık antoloji ne yazık, böylesi bir yapıta yakışmayacak öznel yargı ve değerlendirmelerle, dizgi, düzelti yanlışlarıyla, önyargılı yaklaşımlarla dolu.

Talihsizlikler daha kitabın tanıtımıyla başladı: Memet Fuat'ın hayatta olduğu bir dünyada "Türk şiirinin yaşayan en önemli eleştirmeninden vazgeçilmez bir başvuru kaynağı" diye sunularak "en önemli" olmanın aslında hiç de önemli olmayabileceğini düşündürttü.

"Önsöz" ve Genel Değerlendirme

"Önsöz"ünde "edebiyat tarihine bir belge bir gereç" olması amaçlanan kitabın otuz beş sayfalık değerlendirme yazısında, çağdaş şiirimizin doruklarından, başka hiçbir şairin yapamadığı gözüpek yenilikleri tek başına gerçekleştirmiş Can Yücel üstüne tek satır yok. Bir kez adı geçiyor, "İkinci Yeni ve uzantısı şiirin ustaları" biçiminde.

Mehmet H. Doğan'ın üzerinde çok durduğu 80 sonrası şiirinde hangi şair bu yıllarda Can Yücel'in yaptıklarını yapabildi? Şiirlerini okumaya çıktığı Açıkhava Tiyatrosu'nda beş bin kişinin toplandığı Can Yücel, 1453 sayfalık antolojinin genel değerlendirmesinde yer bulamazsa nerde yer bulacak kendine?

Aynı yazıda "70'li yılların şiirinde, ... başka şiir damarlarına ulaşmaya çalışan" öncü şairler arasında adı sayılan Yıldırım Türker'in şiirleri kitaba alınmaya gerek görülmemiş.

Üçüncü cildin arka kapağında 70'li yılların "ufuk açıcılar"ı arasında sayılan Mustafa Irgat için, "Önsöz"de, "seçki dışında bırakmak içimden gelmedi" deniyor. Kapakta önemli, içerde hatır için yer verilmiş bir şair.

Yaşamöyküleri

Şairlerin yaşamöyküleri ise tümüyle eleştirmenin öznel yargılarına kurban gitmiş. Rıfat Ilgaz'ın şiiri üstüne tek satır değerlendirme yok. Mehmet H. Doğan, 80 sonrasının değerleri tartışmalı pek çok şairine gösterdiği ilgiyi Rıfat Ilgaz'a gösterme gereği duymuyor, şiirimizde hiç önemi olmayan bir şair gibi sunuyor onu. Şiirimize getirdiği Orhan Veli'ye koşut söyleyiş rahatlığının hiç önemi yok onun için.

Bedri Rahmi Eyüpoğlu için, "ortalama şiir okuyucusunu hemen saran" denerek küçümseniyor. Bu yargı, "ömür boyu fazla titizlenmeden aynı şiiri sürdürdü" sözüyle de bir kez daha vurgulanıyor.

Suat Taşer için, "Şair, aktör, tiyatro yönetmeni, tiyatro eleştirmeni ve organizatör olarak çok yönlü bir insandı." Ne demek "organizatör" sözcüğü? Şarkıcılara iş bulanlar için kullanılan bu küçültücü sözcüğün bir şiir antolojisinde ne işi var?

Sabahattin Kudret Aksal için, "Kendi şiir anlayışını şöyle koyuyor Aksal:" deniyor. Neyi nereye koyuyor? Şiir anlayışı "koyulmaz", olsa olsa "açıklanır".


Özdemir İnce için, "şiir çevirisi çalışmaları yurtdışında birtakım ilişkiler sağladı ona." diyor. "Birtakım ilişkiler" deyişi niteliği belli olmayan, karanlık, açık olmayan ilişkiler için kullanılır. Böylelikle yazarın ilişkileri küçümsenmiş, dışlanmış, haksız gösteriliyor.

Ülkü Tamer için, "toplu şiirleri, her yayınevinde yeni şiir ekleriyle birçok kez basıldı." Türkiye'de kaç yayınevi var? Ülkü Tamer'in şiirlerini bunlardan kaçı bastı.

Hüseyin Peker için, "Genç yaşta Varlık dergisinde desen yayımlayarak yazın yaşamına girmişti." deniyor. Desen yayımlayarak olsa olsa resim yaşamına girilmez mi? Yazın yaşamına yazarak girilir.

Gülseli İnal'ın yaşamöyküsünde katıldığı toplantılar, şiir okuduğu mekânlar sıralanmış. "Rodos Apollon Amfi-Tiyatrosu'nda son şiirlerini okudu." deniyor. Onun katıldığı toplantılar, şiir okuduğu yerler önemli de başkalarının değil mi? Neden öteki şairlerin bu yönleri yazılmıyor da yalnızca onunkilerden söz ediliyor? Yurtdışında şiir okumak, bir şairin yaşamöyküsüne yazılacak denli önemli bir etkinlikse ben geçen yıl Edebiyat Treni'yle Libzon'dan Moskova'ya dek şiir okuyarak gittim. Neden benim için bu yazılmıyor? Nedenini söyleyeyim: Çünkü Mehmet H. Doğan'a göre Gülseli İnal önemli bir şair. Bu önemli şairin yaşamöyküsünü zenginleştirecek şeyler arıyor. Bulamayınca da her şairin hayatında olan kimi şeyleri yalnızca Gülseli İnal'ın hayatında varmış gibi sıralıyor.

Aynı şeyi Lale Müldür'ün yaşamından söz ederken de yapıyor: "şiirlerinden bazıları bestelendi" diyor. Başkası yok mu şiiri bestelenen. Çağdaş şiirimiz içinde şiirleri en çok bestelenen şairlerden biri Yaşar Miraç'tır. Elliye yakın şiiri bestelendi. Bunun için müzikçilerin meslek örgütü MESAM'dan sık sık ödemeler yapılıyor kendisine. Neden Lale Müldür'ün şiirlerinin bestelendiği belirtilmek gereği duyuluyor da Yaşar Miraç'ınkiler belirtilmiyor. Ataol Behramoğlu'nun bestelenmiş şiirlerinden "Ataol Behramoğlu Şarkıları" diye albüm yapıldı. Beş yıldır Türkiye'nin iki yüz ayrı yerinde şiir-müzik gösterisi yapmış olmanın hiç mi önemi yok Mehmet H. Doğan için? "Şarkılarla A. Kadir" diye bir albümün adını duymamış mı?

Ali Cengizkan'ın PEN ve Edebiyatçılar Derneği üyesi olduğu yazılmış. Bu derneklere hemen tüm şairler üye. Neden birkaç kişi dışında, ötekilerin yaşam öykülerinde bu özellikleri belirtilmek gereği duylmuyor.

Yusuf Alper için, "Askerlik hizmetini Girne'de, zorunlu hizmetini Muğla'da" yaptı deniyor. Bu edebiyatçı için askerlik yaptığı yerin yaptıkları için bir önemi varsa sözü edilir. Ataol Behramoğlu ile İsmet Özel askerliklerinde şiir tarihimize geçmiş önemli şiirler yazmışlardır. Peki Yusuf Alper'in "Askerlik hizmetini Girne'de, zorunlu hizmetini Muğla'da" yapmış olmasının edebiyatımız için önemi ne? Neden belirtilmek gereği duyuluyor?

Salih Bolat için, "Hacettepe Üniversitesi'nde yüksek lisans doktora programlarına katıldı. Öğretim üyeliği yaptı." denmiş. Onun yaptığına öğretim görevlisi denir. Öğretim üyeliği akademik sanlara sahip olanlar için kullanılır.

Ali Asker Barut için, "İlk kitabı Almanca'ya çevrildiği halde kitaba yayıncı bulunamadı." denmiş. Böyle bir bilgi kısa yaşamöyküsüne neden yazılır, aşağılamak için değilse? Ben de o kitap yayımlanalı altı ay oldu desem ne diyecek Mehmet H. Doğan?

Hakan Savlı için, "İskenderun Demir Çelik Fabrikası lojmanlarında Rus çocuklarıyla birlikte gittiği okulda, oynadığı oyunlarda, gördüğü filmlerde ilk kültür şokunu yaşadı." deniyor. Bu cümleden ne anlıyorsunuz? Yabancı çocuklarla birlikte okula gitmek, oyun oynamak, hele hele film görmek neden kültür şokuna yol açsın? Olsa olsa kültür ve yaşam zenginliğine yol açar.

İsmet Özel yaşamöyküsünde Sivas kıyımının tarihi 1992 değil, 1993 olacak. Yaşamöykülerinde anlam kaymalarına yol açan dizgi düzelti yanlışları da var. İki örnek: Sait Faik için, "unutulmaz on üç öykü, iki roman bıraktı geriye." denmiş.

Halim Şefik Güzelson için: "ömrünün sonuna kadar çalışarak Haydarpaşa Gümrüğü'nden emekli oldu." dedikten sonra, "Emekli olduktan sonra gezici kitap satıcılığı yaparak yaşamını kazandı." deniyor. Ercüment Uçarı için: "Hukuk Fakültesi'ni sağlık nedenleriyle genç yaşta, 1959'da bitirdi."

Şiirler

Ya şiirler? Hiç değilse onlar yanlışsız, özenli basılabilmiş olsaydı.

Kitabın boyutları şiir yayıncılığı için son derece elverişli. Geniş enine uzun dizeli şiirleri rahatça sığdırabilirsiniz.

Ama ne gezer?

Mehmet H. Doğan büyük hayranlık duyduğu Edip Cansever, Turgut Uyar gibi uzun dizeler kuran şairlerin şiirlerine, bu sevgisini gösterecek en küçük bir özeni bile göstermemiş. Önceki basımlarda yer olmadığı için alt satıra döndürülen dize biçimleri aynen korunmuş. Örnek için Turgut Uyar'ın "Münacat" şiirine bakılabilir. İkiliklerden oluştuğu besbelli şiirin kimi dizelerinin sonundaki sözcüğü bir alta indirmenin anlamı ne? Onları indirirken 4. ve 5. ikilikleri birleştirerek dörtlük yapmışsınız. Bu tür şiirlerin şairin sağlığında yayımladığı kitapların ilk basımlarıyla karşılaştırarak düzeltilmesi gerekirdi. "Şiirimizin yaşayan en önemli eleştirmeni" olmak kolay değil.

Bir de sıralama yanlışları var. İlhan Berk'in şiirlerinde1981'de yayımlanan Deniz Eskisi'ndeki şiirler, 1988'de yayımlanan Güzel Irmak, 1990'da yayımlanan Pera ve 1993'te yayımlanan Dün Dağlarda Dolaştım...'dan sonraya konmuş.

Özensiz seçim örnekleri ise pek çok: A. Kadir, 1985'teki ölümüne dek şiir yazmış bir şair olmasına karşın yalnızca 1940'larda yazılmış şiirlerinden örnekler seçilmiş.

Erdal Alova'dan yapılmış şiir seçmeleri, bu şairle hi. ilgilenmediğini gösteriyor. Hiç değilse yanındaki karikatürle birlikte bir anlam taşıyan şiiri, çizgisinden ayırıp tek başına basmasaydı.

Yer Verilmeyenler

Bir de antolojide yer vermeye değer bulunmayanlar var. Benim saptayabildiklerim: Onlarca kitabı olan Ahmet Necdet, altı kitabı olan, 1989 Ceyhun Atuf Kansu Ödülü'nün sahibi Müslim Çelik, kitapları büyük satışlara ulaşmış Nevzat Çelik ve Akgün Akova.

Bu şairlerin 1453 sayfalık bir antolojide yerleri olmadığını söylemek istiyorsa, bunu da açıkça ve nedenleriyle söylemek zorundadır.

Ahmet Necdet'in öyküsünü kendisinden dinledim. Bir yemekte Mehmet H. Doğan ile tartışmışlar. O güne dek Adam Şiir Yıllıklarına aldığı Ahmet Necdet'i daha sonra almamaya başlamış. Antolojiye alınmama nedeni de aynı olmalı. İyi de bir eleştirmenin böyle davranabilen bir eleştirmenin yargılarına kim güvenir?

Bir başka anlaşılmaz davranış ise Mehmet H. Doğan'ın Adam Yayınları için hazırladığı Şiir Yıllıklarına yayınevinin sahibi de olan şair İnci Asena'yı her yıl düzenli bir biçimde aldığı halde Yapı Kredi Yayınları için hazırladığı antolojiye almaması. Bu davranışını nasıl açıklayacağını merak ediyorum.

Sonuç

Bir çalışmanın etkisi ve kalıcılığı yaydığı adalet duygusuyla sağlanabilir. Bu antolojiden ise öznel yargılar, değerbilmezlikler, özensizlikler yayılıyor. Yerginin ve övgünün dayanıksız, boş anlatımlarla sunulduğu böyle bir çalışma edebiyat tarihimizde iz bırakabilir mi?

Türk şiiri böyle bir antolojiyi hak etmedi. Bu antolojiyle Türk şiiri değil, olsa olsa Mehmet H. Doğan tanınabilir.

* Bu yazı 2001 yılında yayınlanan Adam Sanat'tan alınp adanasanat.com'da yayınlandı. Elimizdeki adanasanat.com arşivini sizinle paylaşma kaygısı ile Turgay Fişekçi'nin bu yazısını buraya aktardık. Bu metnin burada yayınlanmasına Turgay beyin bir itirazı varsa bize mail göndermesi halinde anında bu metni yayından kaldırabiliriz.

Turgay Fişekçi ve Mehmet H. Doğan
Memik Yanık

Edebiyat ile ilk ilgilenmeye başladığım yıllarda yanılmıyorsam,Yaşar Miraç ve Turgay Fişekçi gibi bir kaç şair Yeni Türkü adında bir yayınevi kurmuştu. Bu yayınevi yalnızca şiir kitapları yayınlıyordu. Çünkü o günlerde Yazko hariç şiir kitabı basan başka yayınevi yok gibiydi. Daha sonra Turgay Feşikçi Adam Yayınlarında çalışmaya başladı. Şimdi Turgay Fişekçi'nin Adam Sanat Dergisinde yayınlanan yazısı üzerine haddim olmayarak buraya birşeyler yazmak istiyorum. Çünkü tahmin ediyorum ki edebiyat dergilerinin Temmuz sayılarında bu konuda çok sayıda yazı çıkacaktır.

Yukarıda Turgay Fişekçi'nin Yüzyılın Türk Şiiri daha doğrusu Mehmet H. Doğan üzerine yazdığı yazıyı okudunuz. İlk tespit ettiğim konu şu: Turgay Fişekçi bu yazıyı Türk edebiyatına katkı olsun diye kaleme almış olamaz. Çünkü Turgay Fişekçi M. H. Doğan hakkında bence iyi niyetli değil.

Turgay Fişekçi bu niyetini yazdığı yazının başındaki şu paragrafta ortaya koyuyor: Talihsizlikler daha kitabın tanıtımıyla başladı: Memet Fuat'ın hayatta olduğu bir dünyada "Türk şiirinin yaşayan en önemli eleştirmeninden vazgeçilmez bir başvuru kaynağı" diye sunularak "en önemli" olmanın aslında hiç de önemli olmayabileceğini düşündürttü.

Bence Turgay Fişekçi bu paragrafın üzerinde biraz daha çalışmalıydı. Demek ki Yapı Kredi Yayınevi, kitap tanıtım metinlerinde Mehmet H. Doğan için Mehmet Fuat'tan sonra en önemli eleştirmen demiş olsaydı Turgay Fişekçi kadar tepkili olmazdı. Herkes bilir ki, Mehmet Fuat'ın Türk edebiyatı için yaptıkları Mehmet H. Doğan'ın yaptıklarından kat kat fazladır. Ama yayınevinin reklam metnine bu kadar tepki göstermenin başka bir nedeni olmalı. Bir de Turgay Fişekçi bu yazısını kendi yönettiği dergi yerine başka bir dergide yayınlamalıydı.

Hiç yorum yok: