4 Mart 2011 Cuma

Shopgirl – Aşkı Ararken Filmi


30’lu yaşlarda Mirabelle adlı genç kız; ailesinden uzakta başka bir şehirde kısıtlı özelliklere sahip bir evde tek başına yaşamaktadır. Lüks bir mağazada tezgâhtar olarak çalışıp hayatını kazanmaktadır. Film kahramanı bayanın sevgilisi yoktur ve birisine ihtiyaç duyduğunu yönetmen(Anand Tucker) daha filmin başında bize hissettirir. Çünkü zaman zaman resim yapan kızın hayatı renksizdir. Çok geçmeden filmin kahramanı genç bayan çamaşırhanede yaşıtı bir gençle tanışır. Tezgâhtar genç bayan ile, filme çamaşırhanede dahil olan genç adam aynı semtte oturmaktadırlar. Doğal ortamda gerçekleşen bu tanışmanın ardından çıkmaya karar verirler. Ne var ki esas oğlanın cebinde yeterince para yoktur.

Tam bu sırada ekonomik olarak oldukça güçlü ve 50'li yaşlarda Ray Porter(Steve Martin) adında bir bey tezgâhtar kızın hayatına dalar. Tanışma şekli biraz zorlama olsa bile bunun üzerinde durmak gereksiz. Çünkü yönetmenin asıl üzerinde durmak istediği bir genç bayanın kendisinden yaşça büyük ve ekonomik güce sahip birisi ile yaşarken karşılaşılması muhtemel sorunları anlatmaktır. Filmin başrolündeki genç bayan ekonomik yönden güçlü beyle çıkmaya başladıktan sonra çamaşırhanede tanıştığı genç adamla görüşmelerini sonlandırır.

Aslında bu hikâye klasiktir. Asıl üzerinde durmak istediğim şudur: Parasız ve o güne kadar hayatta bir başarısı olmayan genç erkek tekrar kızın karşısına güçlenmiş ve ekonomik olarak düze çıktıktan sonra çıkmak istediği için geri planda çabalar bir şeyler yapar. Yani yönetmenin dediği gibi fethetmeniz gereken bir bayan varsa bunu bir motivasyon kaynağı olarak kullanırsanız kendinize iyilik etmiş olursunuz. Tıpkı yıllar önce arabesk şarkıcıların başrolde oynadığı Türk filmlerinde olduğu gibi. O filmlerde arabesk müzik sanatçımız ekonomik durumu iyi olan bir genç kızı sever. Bazen genç kızın kendisi hayır der arabesk sanatçımıza bazen de kızın ailesi engel olur mevcut aşka. Ret edilen sanatçı adayımız gecesini gündüzüne katıp üne ve paraya kavuştuktan sonra önceleri ulaşamadığı genç bayanın kapısını çalar. Şan, şöhret ve paranın desteğiyle kızı fetheder.

Burada sözünü ettiğim film izlenmeye değer mi? Ben izledim ve bu film için harcadığım 100 dakikanın boşa gittiğini düşünmedim. Filmi izlemekle de yetinmedim; oturup bu film için bu metni hazırladım. Kısaca özetlemek gerekirse: Bu film bir şaheser olmasa bile izlenebilir. Filmin senaryosunun Steve Martin’in yazdığı kitaptan yola çıkılarak hazırlandığını belirtmek isterim.