20 Eylül 2010 Pazartesi

Özgür Edebiyat Dergisinin Temmuz-Ağustos Sayısında Çıkan Bazı Şiirler

22 sayıdır Metin Celâl tarafından çıkarılan Özgür Edebiyat Dergisini kitapçılarda bulmanız mümkün. Dergiyi edinme imkânı bulamayanlar için Temmuz-Ağustos 2010 sayısında yayınlanan 6 şiiri örnek olsun diye buraya aldık. Baki Ayhan T.'nin şiirinin devamını ve değir şiirleri merak edenlerin dergiyi edinmeleri önerilir. Her zamanki uyarımızı yapalım: Bu şiirlerin buraya aktarılmasına Özgür Edebiyat Dergisi sahiplerinin veya yazarların itirazları varsa bizi uyarlamaları halinde anında kaldırırız.

SEN BENİ BAGIŞLA!.. – Hüseyin Atabaş

Yalvarıyorum sana beni yokuşa sürme,
yalnız bunun için biraz iyilikle biraz tehditkâr
geldim kapına. Tüm cinslerin erkeği bilir bunu;
       ayıp oluyorsa onlara olsun, ben dahil,
kim kapı buldu da diz çökmedi ki önüne
han mıdır, hangar mı sorup soruşturmadan!

Ben yine de sıra bekler buldum kendimi
ve hep uysal bir mermi var namluda sandım,
geceyi kollarmış meğer faltaşı gibi bir çift göz
ve tüm mermiler susarmış
      uyuyan tetik olunca;
ne bileyim, ben böyle avundum işte!

Geniş yaylaklar sizin olsun, küçük vadiler
yeter bana. Annem dar zamanda doğurmuş beni,
ben bolluk nedir bilmem, küçük ve sıcacık
kucaklar varsıllık bana...
      Karlı ve başı dik olanlardan değilim ki
"yol verin dağlar geçeyim" desem!..

Yine de bir şeyler eksik kalmış olmalı,
kimileyin sıramı beklemedim, bekleneceğini
bilsem bile yürüyüp geçtim: Ağzın bitince
eskiye döndüm, yani boynunu öpüp de geldim.
Ayıp olmasın, yeter ki kusurumu bileyim,
nasıl olsa sen beni bağışlarsın!..


BİR BAŞKA YAŞAM – Tuğrul TANYOL

alnının ardında bir dünya olmalı
sen bilmesen de bilir biri
belki çok bakmak gerek
anlamak için bazı şeyleri

sonsuzca uzanan bir mağara
içinde hiç durmadan yürür gibi,
bağlayan nedir yarınlara
uzak geçmişleri

bir adadır. durur orada
hiç gidilmemiş gibi, ama
tanıdık yine de,
sanki hep onu özlemişsindir

bazen kurulu bir masada
ışıklar içinde, dostlarla çevrili
dalıp gidersin bir an ..
bu güzel yaşam

bir başkasının düşü olabilir mi?


               Porta Venere, 12. 06.2010


ASİT - Deniz Durukan


bazen çok kötü hissediyorum kendimi
uzun bir şiire başlıyorum o zaman
yarım cümlelerle, tırtıklı bir
ön sevişme istiyorum
ve ata biner gibi piyano çalıyorum
dimdik oturuyorum
eğikliğime aldırmadan
ayakta uyuyorum aygır gibi
sanıldığından daha pervasız, daha edepsiz
daha bayağı bir tümceyle
(bakın burada öztürkçe konuşuyorum)
metroda, tren garlarında, ara sokaklarda
uydurmuyorum karayip adalarında
çıplak kadınlarla ilgili
su götürmez gerçeği
tıngırdayarak, bir bedenin tüm ayrıntılarını
parçalayarak yalıyorum

işte kızarıyor adamın donuk yüzü
afallamış gözleri
bir kitabın ikinci bölümünü atlayarak
kahinler fakültesinin ermişler bölümünden
sızıyor içeriye
içerisi beyaz buruşuk gömlekli adamlarla
kırkını aşmış kadınların
tenasül organları gibi kokuyor
o halde kim olduğumu gizleyin!
kadın satıcılarından, çocuk bakıcılarından
kanserden ölmüş ya da dengesi bozulmuş organizmalardan
sıkılıyorum ve müthiş bir ders çıkarıyorum hayattan
biliyorum ölmek hiç kolay değil
işte bu yüzden sadece bu yüzden
cam kapının önünde
kucaklıyorum kendimi
serin tutuyorum aklımı
muhtemelen bütün insanlar okşasın diye
saygıyla eğiliyorum fahişenin önünde
tam on iki ay boyunca
ruhkedisi, sokak kedisi, külkedisi?
derken ağzımı dayıyorum hiç tanımadığım adamın birine
bir kış efendisi sakinliğiyle
dalıyor ormana
halbuki herkes bilmeli
içi boşaldıkça derinleşen tek şey
çukur olmalı bu hayatta

Diyaloglar -Baki Ayhan T.


- neden benden ille de iyilik istiyorsunuz?
- uzun zamandır bakıyorum bu manzaraya

- sizi hiçbir yerden gözüm ısırmıyor!
- çocuklarla böcekler birbirine girmiş burda

- yüzüme baksanız belki vazgeçeceksiniz
- neye tutunacağını şaşırmış boş sokaklar

- bir fotoğrafınız var mı dosyama koyacağım?
- benzeyen kalp biçimleri hep adamlarda

- imzanız taklit edilebilir, değiştirmelisiniz
- benzemeyen vücut biçimleri kadınlarda

- cazip şeyler bulmalısınız ilgilenecek
- göremiyorum bazen, kendime inceliyorum

- kimseler bilmemeli, kimseler görmemeli
- bulunmasın gizlenmiş duvar çatlaklarına

- anlaşamayacağız, çok gürültülüsünüz
- tam otuz dokuz senedir bakıyorum dedim ya

- sonra gelin, hem rüzgar manzarayı uçurdu
- neye yarar ki o zaman dünya?

Başka Bir Göğe Bakmanın Yorgunu - Betül Dünder

                          oğul Poyraz için ..
                          hep incinmiş kalacağım ...

Birer kasabalı olmalıyız seninle
yılgınlığını görmek için atların
daha fazla bilmek için kim nasıl
hangi toprağın zehriyle... öyle.
bize bir şey okumalı bu kasabalılar
bize bir şeyokuyup bizi kasabalı yapmalılar
uluorta okumalılar canımıza beni senden seni benden
koparmadan nasıl güzel küfür söylenir mesela... öyle
öyle yapmalılar meydana çıktığımızda
sen oğulolarak ben yorgun bi şeyarada
beni de tanımlarlar... öyle.
biraz tuhaf bakmalılar .. iyidir bu.
gökte çakarsa hayretin şimşeği
gece davulları göçün çalarsa
bekle ondan sonra kasabalı olabiliriz biz
sen sarışın kal yine de olduğun incelikte


buz beyaz kal derin ve unut benden olduğunu
bu iyidir.
kıtlıkta değiliz savaşta değil
hâlâ gölge vermekteyiz
bu avluda kendimiz olmak için.
bize bir şey okudular mı?
ben sana okudum. kasabaya varmamıştık daha
çıkmamıştı adımız kağıtlara
sen ağzıma tutulan en uzun ayna
göz aldın el aldın yola vurdun beni
birkaç dua bilirim bu kasabada işe yarar
fakat bilmem kızarlar mı
kirazı ayıramam badem ağacından
seni birinin yaprağına bıraksam
sen o ağacı ben seni gök bizi azad edene kadar
bir serçenin parmağına virgül koyduğu
rüzgarlı bir oğuldun sen
göğsümü iki ortalı defter gibi açtığım
ve bakarken sana
başka bir göğe bakmanın yorgunuydum ben.
kasabalılar bundan bihaber.


MAGARA - Ayşe NALAN


adımı çağırmayan ne varsa ona gidiyorum
kendine gizli bir mağarada kazılıyor hayvanları nasıl avladığımız
tekerleği buluşumuz ve tohumu un edişimiz
çömleği pişirdiğimiz sır, bütün hayaller ve anarşist adamlar
az yaşamış suratlarından asılıyorlar, fotoğrafları hep yanlış
okuyoruz
tüm bu duvarlar bu dip sarnıçlar, yakın gözlüklerimizin eseri
kuşlara kanat diktim bitti ipim
bütün bir gece kurşun döktüm acımdan
sesimi unuttum, sözümü unuttum
geldi bir ağaç tutundu beni
ne güzel bir bebeksin dedi, plastik dokun
saçlarımda simliydi ağzım
lütfen kahkaha atamam kedi gibi gülün
adımı çağırmayan ne varsa ona gidiyorum
suyu çekilmiş bir deltadan ufalıyorum ağzımı
en değerli fosilini arıyorum, bir cücenin çene kemiğini
sonra bir şehri kanatlarımın arasından seyrediyorum
parlak ve upuzun boynunda ışıklı kolyesi
adımı çağırmayan ne varsa ona gidiyorum
gülün dikeni yok, deniz kestanelerine güveniyorum

Hiç yorum yok: