6 Eylül 2010 Pazartesi

Özgür Edebiyat Dergisinin Eylül-Ekim 2010 Sayısı

Birkaç gün önce Özgür Edebiyat dergisinin Eylül-Ekim 2010 sayısı elime geçti. Mazhar Candan’ın Özgür Edebiyatta tekrar yazması benim için bir ödül. Mazhar Candan belki başka dergilerde de yazmıştır daha önce; ancak ben rastlamamıştım. Daha önce Mazhar Candan’dan bir şey okumamış olanlar için Özgür Edebiyat dergisinin sözünü ettiğim sayısındaki yazısının bir kısmını buraya aldım. “Ben, benden alıntılarım bir şiiri, kendimden çalarım aşkı, tutkuyu bile; ve içimdeki çalamadığım bir piyanonun tuşları üzerinde seslendiririm dilediğim besteyi, şarkıyı; düşlediğim anda gelir kokusu burnuma hangi çiçeği çekmişse içim, dilediğim anda uzatırım kollarımı bir bedene ki onun ruhu bile duymaz bunu, tıpkı şu anda seninle olduğum gibi…” 




Bana sorulursa Özgür Edebiyat dergisi sırf Oktay Taftalı’nın yazıları için alınır. Oktay Taftalı adını edebiyat merakıyla sarmalandığım 1981 veya 1982 yılında duymuştum. Aradan bunca yıl geçtikten sonra birkaç ay önce bir gece TV kanalları arasında dolaşırken SKY Türk TV’de bir söyleşiye rastladım. Konuğun birkaç cümlesinden sonra TV’nin kumandasını masaya bıraktım. Orijinal bir söyleşi ile karşı karşıya olduğumu fark etmem için konuğun birkaç cümlesini dinlemek bana yetmişti.

Merakla söyleşiyi izlemeye başladım; hem de konuğun kim olduğunu bilmeden. Birkaç dakika gözümü TV’den ayırmadım. Çünkü rejinin konuğun adını ekrana yazmasını yani dinlediğim kişinin kim olduğunu öğrenmek istiyordum. Neyse ki SKY TV’nin yönetmeni beni fazla bekletmedi söyleşi konuğunun Oktay Taftalı olduğunu ekrana yazıverdiler. SKY TV’de Oktay beyi izlemenin üzerinden çok geçmeden Bursalı şair Hilmi HAŞAL telefonda bana Özgür Edebiyat dergisinde Oktay Taftalı tarafından kaleme alınan metinleri kaçırmamamı önerdi. Bu nedenledir ki birkaç aydır kitapçıya gittiğimde ilk seçtiğim dergi Özgür Edebiyat dergisi oluyor.