Yemek
yapmaya yatkınsanız, bazı yemeklerin yanınızda yapılması öğrenmeniz için
yeterli olabilir. Örneğin Antep ve Urfa’da yazın çok yenilen Patlıcan Kebabını
öğrenmek son derece kolaydır.
Bir kez
izleyip yapana yardım edildikten sonra yapılabilinen kolay yemekler olduğu gibi
el alışkanlığı ve becerisi gerektiren görece zor yemekler de vardır.
Örneğin
içli köfteyi bir kez izleyip ertesi gün herkesin beğeneceği estetik görünümde
ve lezzette içli köfteler yapmak zordur. Nasıl yapıldığını bildiğiniz içli
köfteyi 2. veya 3. denemede kabul edilebilir görüntü ve lezzette yapabilmeniz
başarı sayılabilir.
Yazarlık,
hele hele yaratıcı yazarlık, çırakların ustasından en az şey öğrendiği uğraşlardan
birisidir. Bu nedenle bu soruyu en başında sorup cevaplar aramak gerekmektedir.
Bizce;
- Yazarak ifade edilecek duygu
ve düşünceleriniz varsa,
- Yazarak anlatmaya
seviyorsanız,
- Yazarak anlatmayı yatkınsanız
yaratıcı yazarlık için gerekli olan en önemli şartlara sahipsiniz
demektir.
Bu 3
durumu örnekleyelim isterseniz; varsayalım ki en az birkaç ay süren yoğun bir
aşk yaşadınız. Bu aşk sizi hem bulutların üzerinde yüzmenize neden oldu hem de
intiharı düşündürecek derece sizi üzdü. Dışa dönük biriyseniz bu aşkı ve aşık olduğunuz
kişiyle yaşadıklarınızı rastladığınız her tanıdığa anlatırsınız. Bu aşkla
ilgili olarak yaşadıklarınızı tanıdıklara anlatmayı tercih etmeyip kendinize
saklıyorsanız, muhtemelen bu aşkı yazma ihtiyacını duyarsınız.
Kendinize
sakladığınız için sizi rahatsız eden duygu ve düşüncelerin varlığı bunları iyi
bir şekilde yazıya dökmek için yeterli şart değildir. Bir de yazarak anlatmayı
sevmeniz gerekir. Çünkü yazarak anlatmak disiplin gerektirir, uygun kelimeleri
bulup dilin kurallarına göre cümle kurmak gerekecektir.
Bu
nedenledir ki yazmayı sevmeyen bazı ünlü kişiler biyografilerini başkalarına
yazdırırlar. Kendileri anlatır yazma becerisi olan bir başkası anlattıklarını
kaleme alır.
Yazarak
anlatılmaya uygun duygu ve düşünceleriz var, yazarak anlatmayı seviyorsunuz,
yani saatlerce masada oturup aynı konuyla uğraşacak kadar sabırlısınız.
Acaba
yazarak anlatmaya yatkın mısınız, dilinize hakim misiniz? Bir pazarcı kısıtlı
sayıda kelime ile mesleğini icra edebilirken, bir öğretmen veya turizm rehberinin
kelime hazinesinin zengin olması şarttır. Konu yaratıcı yazarlık olduğunda ise şartlar
iyice değişir. Okuma alışkanlığınız yoksa, daha önce usta yazarların elinden
çıkma üç beş romanı bile okumadıysanız yazarlığa hazır olduğunuz söylenemez.
Bizce
Yaratıcı Yazarlık Atölyelerinin işlevi tam bu sırada devreye girer: Yazacak
duygu ve düşünceleriniz, anlatacak hikayeleriniz var ve yazarak anlatmayı
seviyorsunuz. Yani yazabilmek için gereken donanıma sahipsiniz. Başka bir
deyişle helva yapmak için gereken her şey var.
Tam bu
noktada bir süre önce bir arkadaşımla kurduğum bir diyalogdan söz edeceğim.
Okumayla arası oldukça iyi olan ve konuşurken cümleleri gayet düzgün arkadaşım
bir sayfalık deneme yazısı kaleme almıştı. Bu deneme olmuş mu diye bakmam için
bana vermişti.
Denemesine
göz gezdirdikten sonra şöyle bir değerlendirme yapmıştım: Hiç olmamış. Çok sayıda kişi tam da bu
durumda. Sanat değeri olan kaliteli filmleri seyrediyorlar, tiyatroya
gidiyorlar, gazete okuyorlar, şiirle araları fena değil. Bütün bunlara rağmen
yazarken dökülüyorlar.
Bir diğer
grup ise bizce şu tarife uyuyor: Okuma alışkanlıkları olmasına rağmen ya
yazmaya cesaret edemiyor ya da yazdıklarını beğenmeyip gün ışığına
çıkarmıyorlar.
Özetlersek;
- *İster yaratıcı yazarlık
ister teknik konularda yazarlık olsun, yazar adayının okumayı sevmesi
şarttır. Okumaktan hoşlanmayanların yazarken zorlanacakları kesin gibidir.
Tabii ki okumayla arası iyi olmamasına rağmen beğenilen roman, öykü ve
şiir yazanlar yok değildir.
- Atölye çalışmalarımız
dahilinde, katılımcıların yazdıklarından başka usta yazarların kaleminden
çıkan birkaç öyküyü okuyup üzerinde konuşulacağı için okuma isteğinin
canlanmasına katkı verilmiş olunacaktır.
- Atölye ortamında ortak
konumuz ve ilgi alanımız yaratıcı yazarlık olduğundan ister istemez okuma
ve yazma isteği canlanacaktır.
- Henüz yolun başında olanların en büyük sıkıntısı, yazdıklarının nasıl olduğu konusunda objektif bir gözle değerlendirecek birisini bulmaktır. Atölye, tabiatıyla objektif değerlendirme en uygun ortamdır.