27 Ağustos 2012 Pazartesi

Mulholand Drive Filmini İzlemeden Önce..


Bu filmde başrolü paylaşan 2 önemli kadın karakter var. Bu kadınlardan birisi sarışın iken diğeri esmerdir. Sarışın kadının Ruth adlı halası sinema ile ilgilidir. Ruth hala vefat ettikten sonra evini Diane Selwyn adlı yeğenine bırakmıştır. Bir dans yarışmasında birinci olan Diane Selwyn sinema sanatında kendisine yer edinmek üzere Kanada'dan kalkıp Hollywood’a gelip halasının evine yerleşir. Sinemada kendine kariyer yapma konusunda pek başarılı olamayan Diane, filmdeki adı Rita olan esmer kadın ile tanışır. Rita ile yakınlaşan Diane bir süre sonra Rita’ya aşık olur. Bu sırada Adam Kesher adlı yönetmen çekmek istediği film için oyuncu seçmeleri yapmaktadır. Diane, bu filmde oynamak istemektedir.

Derken, Diane hem sevdiği kadını yani esmer kadını Rita’yı filmin yönetmenine kaptırır hem de istediği rolü alamaz. Bunun üzerine bunalıma giren Diane, esmer kadını öldürmesi için kiralık bir katil ile anlaşır. Bu anlattıklarımız filmin sonunda oluyor. Film, Diane suçluluk psikolojisi ile evine kapanıp uyurken gördüğü rüya ile başlıyor. Filmin büyük bir çoğunluğu sarışın kadın Diane’nin rüyasından oluşuyor. Filmde bir çok simge ve göndermeler olduğu için ilk kez izlerken doğal olarak anlamakta zorluk çekiliyor. Bu nedenle gelen talepler karşısında filmin yönetmeni filmi izlemek isteyenler için küçük bir klavuz hazırlamış.

David Lynch, “Her şeyin ne anlama geldiğini ya da nasıl yorumlanacağını bilmemek daha iyidir, aksi takdirde olayları kendi akışına bırakmaya korkarsınız. Psikoloji, gizemi ve büyü niteliğini yok eder. Anlamlardan konuşmak beni çok rahatsız ediyor. Çünkü anlam kişisel bir şeydir ve herkese göre değişir” demesine rağmen Mulholand Drive filmiyle ilgili olarak filmi izlemeden öncesi bakılmasını istediği 10 maddelik bir kılavuzu yayınlamış. Çünkü Mulholand Çıkmazı filmi zor anlaşılan ve izlerken özel dikkat gerektiren bir film. İşte o maddeler.

1) Filmin başını çok dikkatli izleyin çünkü iki önemli ipucu filmin giriş yazıları tamamlanmadan veriliyor.
2) Kırmızı lamba süslerinin ortaya çıktığı yerlere ve zamana dikkat edilmeli.
3) Adam Kershner’ın oyuncu seçtiği filmin adına dikkat edilmeli ve ne zaman tekrar kullanıldığı takip edilmeli.
4) Kazanın meydana geldiği yere dikkat edilmeli.
5) Kim, kime neden anahtar veriyor?
6) Kıyafetlere, kül tablasına ve kahve dolu fincana dikkat edilmeli.
7) “Silencio” isimli klüpte kim dikkat çekmeye uğraşıyor? Burada ne hissedilebiliniyor, ne gözlemleniyor ve ne kazanılabiliniyor?
8) Camilla için sadece yeteneği yeterli midir?
9) Winkies’in arkasında bulunan adamın çevresinde olanlara dikkat edilmelidir.
10) Ruth Yenge nerede?

Filmin oldukça uzun olan ilk bölümünde, sarışın kadının bilinçaltında kendisi için yarattığı olumlu bir kişilik ve başarılı bir oyuncu ile karşılaşıyoruz. Bu tespiti yaptıktan sonra film hakkında kısa kısa açıklamalar yapalım:

Sarışın kadının halası Ruth gerçekte ölmüştür ve mirasını Diane'ye bırakmıştır. Bunu, Hollywood jargonunda bir oyuncunun Kanana'ya film çekmeye gitmesinin o oyuncunun yaşamını yitirdiği anlamını taşımasından anlıyoruz. Buna rağmen sarışın kadın Diane'nın rüyasında Ruth hala yaşamaya devam etmektedir.

--devamı olacak--

Facebook hesabımız: http://www.facebook.com/adana.sanat

6 Ağustos 2012 Pazartesi

1970'lerde Edebiyat Dergisi Okumak


"Bir edebiyat dergisi okumak, 1970'lerde bir kitap okumaktan büyük bir tutkuydu. Şimdi hâlâ öyle mi acaba?” tırnak içine aldığımı bu metin Notos Dergisine ait Twitter hesabından alındı. 1970’lerde henüz edebiyat dergisi okuyacak yaşta değildim. 1970’ler, edebiyat dergisi almaya ve kitap okumaya başladığım 1980’lerden çok farkı olmadığına göre yorum yapabilirim.

1- O zamanlar yani 1980’lerde cep telefonu yoktu. Hatta çoğu kişi için normal telefon bile kolay ulaşabilir durumda değildi. Dolayısıyla insanlar sıkıldıklarında onu bunu arayıp saatlerce konuşmuyorlardı. Ayrıca herhangi bir anda tanıdıklarını arayıp, sms gönderip görüşelim diyemiyorlardı. Dolayısıyla sürekli kulağı telefonda olup boş boş oturmak yerine ellerine bir şeyler alıp okuyorlardı.

2- Televiyon yayınları kısıtlıydı. O sırada TV’de sevmediğin bir yayın varsa başkasına geçemiyordun. Şimdi nasıl? Yüzlerce kanalın arasında dolaşarak çok kolay saatler harcanabiliyor. 1980'lerde ise insanlar dizi, klip, zedikodu programı izlemekten henüz bir haber oldukları için okuma alışkanlığı olanlar zamanlarını edebi metinler okuyarak harcama yoluna gidiyorlardı.

3- 1980'lerde film izlemenin yegane yeri sinemaydı. Sinemaya da her daim gidilemeyeceğine göre insanların boş zamanı oluyordu. Başka bir deyişle sinema meraklılarının bile izleyebildikleri film sayısı sınırlıydı. Şimdi ise istediğin filme kolayca ulaşabiliyorsun. Bu nedenle günümüzde sinemaya kayıtsız olmayan ortalama bir insanın bile yılda izlediği film sayısı 1980'lere göre oldukça fazla. Başka bir deyişle insanlar evde iken kitap ve edebiyat dergisi okumak yerine kolayca buldukları filmleri izleyerek zamanlarının büyük bir kısmını harcıyorlar. Diğer yandan bazı edebiyat severler zaman yokluğundan roman okumak yerine söz konusu romandan yola çıkarak çekilen filmi izlemeyi tercih ediyor. Örneği Kafka'nın Dava romanının kolay okunmadığını bilen birisi roman yerine Dava filmini izlemeyi tercih edebilir.

4- Önce Messenger'ın sonra facebook'un yaygın olarak kullanılması insanların oyalanmak için edebiyat dergisi okuma alışkanlıklarını büyük oranda oradan kakdırdı. Şimdilerde cafelerde dergi veya kitap okuyanların yerini bilgisayarı ile facebook'ta zaman öldürenler ve telefonu ile sms gönderenler çoğunlukta.

Kısaca özetlemek gerekirse, şu gün için gsm telefonlar olmasaydı, internet olmasaydı, facebook olmasaydı, Semih Gümüş tarafından çıkarılan Notos dergisinin her sayısı en az 20.000 satardı.

Facebook hesabımız: http://www.facebook.com/adana.sanat

4 Ağustos 2012 Cumartesi

John Reed, Louise Bryant'a Nasıl Evlenme Teklif Etti?


Gazeteci John Reed uzun zamandır, Louise Bryant ile yaşamaktadır. Evli olmaktan mutlu olmayan Louise Bryant kocasını terk edip John Reed’in yanına geleli çok olnuştur. John Reed’in evi bir dernek, bir lokal veya bir bar gibidir. O dönemin ünlüleri sürekli John’un evinde toplanmaktadır. Ünlü oyun yazarı Eugene O’Neil ve Emma Goldman bunlardan yalnızca ikisidir.

John mesleği gereği bazen uzun seyahatlere çıkmaktadır. Bir akşam elinde çiçeklerle evine dönmektedir. Sevgilisi Louise’ya sürpriz yapmak üzere gizlice mutfak kapısından girmek ister eve. Mutfak kapısını açmasıyla şok olur. Çünkü o sırada mutfağın bir köşesinde Louise ile Eugene O’Neil öpüşmektedir. John ne mi yapar? Hemen geri adım atar ve hiç bir şey olmamış gibi normal kapıdan eve boynu bükük halde girer. Yani Louise ile Eugene O’Neil’ın yakınlığından haberdar değilmiş gibi davranır. Evdeki misafirler gittikten sonra Louise, John’un yanına gelip bir şeyler söylemek istediğini belirtir. John ne söyleyeceğini tahmin eder ve onun bir şey söylemesine izin vermeden evlenme teklif eder. Ahmet Altan’ın Umurumda Değilsin adlı yazısında sözünü ettiği sekans budur. Şimdi durup biraz düşünelim: Elinde çiçeklerle evine gelen John değil de bizden biri olsaydı ne olurdu?

https://vimeo.com/46923216

3 Ağustos 2012 Cuma

Reds Filmi ve John Reed’in Hayatı

Türkiye’de John Reed denildiği zaman akla hemen Oda Yayınları tarafından yayınlanan Dünyayı Sarsan On Gün kitabı gelir. Bu kitabı okumamış olsam bile gazeteci John Reed’in hayatı hep ilgimi çekmiştir.


John Reed’in hayatı ve dolayısıyla karısı Louise Bryant ile olan aşkının anlatıldığı 1981 yapımı Reds(Kızıllar) filmi oscar’a aday olduğu için filmden haberim hep olmuştu. DVD’si çıkmadığı ve TV’de sadece bir kez gösterilen bu filmi unuttuğum bir dönemde Ahmet Altan’ın bir kitabında “Umurumda Değilsin” başlıklı yazıyı okuyunca filmin peşine düştüm.

http://www.imdb.com/title/tt0082979/

Derken yaklaşık bir yıl önce Divx sonra HD kopyasını buldum. Film uzun olduğu ve her denememde izlemeye filmin başından başladığım için filmi bir türlü sonuna kadar izleyemedim. Bu gece şartları zorlayıp filmi sonuna kadar izleyeceğim. İşi garantiye almak için izlemeye Moskova'ya ayak bastıkları günden itibaren başlayacağım.


Facebook hesabımız: http://www.facebook.com/adana.sanat

1 Ağustos 2012 Çarşamba

Orhan Kemal’in Kötü Yol Romanı


Bu sabah Orhan Kemal’in Kötü Yol adlı romanından yola çıkılarak çekilen dizinin ilk bölümünün geçen hafta yayınlandığını öğrendim. Orhan Kemal okumaya Murtaza romanı ile başlamış ve her fırsatta bazı öykü ve romanlarını okumuştum. Kötü Yol romanı henüz kitaplığıma girmiş bir roman değil.

Dizinin yayınlanmaya başladığını öğrenince kendimce değişik bir uygulama yoluna gitmeye karar verdim: Önce romanı edinip okuyacağım. Bu arada dizinin yayınlanan bölümlerini biriktirip romanı okuduktan sonra topluca izleyeceğim. Böylece 1969 yılında yazılan bir romandan yola çıkılıp günümüzde nasıl bir dizi senaryosu yazıldığını görmüş olacağım. Benim için ilginç bir deneyim olacak.  

Kötü Yol romanının dizi yapıldığını öğrendikten sonra fazla zaman kaybetmeden kitapçıya gidip romanın yeni baskısından bir nüsha edindim. Yayıncılar dizi dolayısıyla romana ilgi olacağını öngörüp yeniden basmışlar. Kitapçı romanın 9. baskısının birkaç gün önce geldiğini söyledi.