Sözcükler Dergisini izleme konusunda istikrarlı değilim; biraz gecikmeyle Temmuz-Ağustos sayısını birkaç gün önce edindim. Dergiyi elime alır almaz genel alışkanlığımın tersine dergideki şiirlere bakmaya başladım, sonuna kadar okuyabildiğim şiirler aradım.
Dergideki ilk şiir Cevat Çapan’ın olsa bile Cevat bey nazarımda hep çevirmen olduğu için “Evine Dön Küçük Kız” şiirini pas geçip Vecihi Timuroğlu’nun “Kadınlar ve Kadın” şiirine geçtim.
“Ay bir bulutun kollarına atıldı
Yıldızları söndürdün sevgilim
İhbarcı saksağan ardıcın dalında
Kimselere görünmeden gel şaşırdın”
Vecihi Timuroğlu’nun ilk dörtlüğünü buraya aldığım şiirini beğendim. Derginin sayfalarını çevirmeye devam edip Adanalı şair Nihat Ziyalan’ın “Dağ Havası” şiirine rastladım. Nihat beyin şiirini pek tutmadığım için Antalya Gazipaşalı şair Ferruh Tunç’un Çöpsüz adlı şiirinin olduğu sayfaya geçtim. Kendimi zorlayıp Çöpsüz şiirini ikinci kez okumayı denememe rağmen Ferruh Tunç’un şiiri bana ters geldi.
Derginin sayfalarını çevirmeye devam edince karşıma Oğuzhan Akay’ın “EnVer’in Ağzından” adlı şiiri çıktı. Bu şiirin sadece ilk 5 satırını okudum. Bu şiirin ilk 2 satırı şöyle:
“Kepçenin ilk darbesi iyi değildi son darbesinden
ama iyi olsa da sevmem darbeleri”
Hakan Savlı’nın “Mayıs Şiirleri” adı altında bir araya getirdiği 4 şiirinden Paris adlı ilkinden
“Senin için dinlendirdim geceyi” dizesini beğendim. Hakan Savlı’nın “On Fark var Robenson’la Robin Hood arasında” şiirinin tümünü beğenip tekrar okudum.
Ersin Salman’ın “Onat’ın Sorusu” adlı şiiri Antepli şair yazar Onat Kutlar’ı hatırlatmak için yazılmış gibi. Ersin Salman’ın şu dizesini beğendim:
“denizlerde
sektirmeliyiz bu soruyu defalarca”
Merak edenler için Onat Kutlar’ın Ersin Salman’ın şiirine konu yapılan sorusunu buraya alalım:
“Ne kalacak bizden geriye?”
KİLİSLİ AHMET adlı uzunca şiirinin hemen başında Memed Arif B. Adanalı olduğunu beyan ediyor. Çünkü şiirde Yarbaşı, Turunç, Cibindik sözcüklerine yer vermiş.Normalde Memed Arif B.’nin şiirinin ilk 4-5 dizesinden sonrasını okumazdım. Şiir’de Adana olduğu için meraktan biraz okudum. Yıllardır Adana’da yaşayan bir Antepli olarak meyan kökünden yapılan şerbete aşlama denildiğini biliyorum. Memet Arif B. şiirinde meyan kökü şerbetine aşılama diyor. Belki ben yanlış biliyorum.
Derginin ileri ki sayfalarında Burcu Yılmaz’ın KARISINI VAZO SANAN ADAM adlı uzunca şiirine rastladım. Burcu hanım sanki şiirinin zor okunmasını hedeflemiş gibi bir kısmını sağa hizalamış. Bu şiirin baş tarafından birkaç satırını buraya aldık:
“Her şeyin bir adı,
Herkesin bir rengi vardır.
Rengini kaybetmiş olanlar giremezler
Eşyası yerli yerinde, akşam yemeği yedide masa üzerinde
Yemeğin salçalısı kadının kalçalısı
Bir dünyanın içine.”
Bu şiir, ilk kitabını 30 yıl önce yayınlamış ve yılların dergicisi Turgay Fişekçi’den onay aldığında göre KARISINI VAZO SANAN ADAM’ın şiir değeri mutlaka vardır.
Sözcükler dergisinin 32. sayısında şiiri olan ikinci bir Burcu hanım var. Burcu Atış’ın Kestane ve Kuru Ekmek adlı şiirleri sevdiğim tarzda şiirler olmadığı için derginin sayfalarını çevirip Yusuf Turallı’nın “Gökten Düşünce” adlı şiirinin bulunduğu sayfaya geçtim. Çok sevdiğim bu şiirden bir satırı buraya aldım:
“yangından aşk kaçırıyoruz solmasın diye gülüşümüz”
Sıra geldi Nihal Konar Naş’ın şiirine. Bu şiir hakkında birşeyler yazmadan derginin bu sayfasının kopyasını buraya aldım.
Verilen resme dikkatlice bakarsanız şiir metninin orta yerine minik bir ağaç resminin konulduğunu fark edersiniz. Nihal hanım ayrıca şiir metnini satır içinde ortalamış. Yani bir nevi şiirinin zor okunmasını istemiş. Yoksa Nihal hanımın şiiri kendini okutuyor.