29 Temmuz 2012 Pazar

Hayatının Seçimi – The Ledge Filmi


Bazı filmler bir iki hafta gecikme ile Adana’daki sinemalarda gösterime girmekte, bazıları ise ne yazık ki Adana’ya hiç uğramıyor. Üstelik Adanada gösterim şansı bulamayan filmler belli bir düzeyin üzerinde olup sanat değeri olan filmler. Bu durumda bize söz konusu filmin DVD'sinin çıkmasını beklemek kalıyor. Şu aralar Adana’daki sinemalarda gösterilen Hayatının Seçimi, İstanbul sinemalarında Haziran ayında gösterilmeye başlanmıştı. Madem bu hafta M1’deki CineBonus’ta gösteriliyor kısaca söz edelim. Önce film şirketinin verdiği özeti okuyalım.
Hayatının Seçimi – The Ledge(2011) filminde karanlık bir geçmişe sahip olan Shana, aynı iş yerinde çalışmaya başladığı komşusu Gavin ile tutkulu bir aşk yaşamaya başlar. Ancak Shana’nın uçlarda yaşayan kocası Joe’nun bu sadakatsizliği öğrenmesi üçünü birden fırtınalı bir sona doğru sürükleyecektir. Zamana karşı yarışılan bu gerilimde, karmaşık bir aşk üçgeni ve birbiriyle karşıt düşüncelere sahip iki adamın ölümcül çatışması merak uyandıracak bir şekilde perdeye yansıyor.” Özetten görüleceği üzere bir aşk üçgeni söz konusu. Başka bir deyişle 2 erkek tarafından sevilen bir kadın var filmde. Erkeğin birisi eşi iken diğeri ile henüz tanışmıştır ve işyerinde beraber çalışmıştır. Üstelik evli karı koca ile evli kadını seven erkek birbirine yakın komşudur.
http://www.imdb.com/title/tt1535970/
Bu film hakkında yazılan 4 tanıtım eleştiri yazısının linkleri aşağıdadır. Eleştiriler genelde olumlu ve filmin ilgiyle izlendiği yorumunda birleşilmektedir.



http://www.sadibey.com/2012/06/01/darwinin-torunu-inanca-bakiyor/

http://www.haberturk.com/kultur-sanat/haber/749249-afacan-hayvanlar-edith-piafin-kitasinda

http://www.tersninja.com/bu-hafta-vizyona-giren-filmler-8-haziran-2012

Filmde aşık olunan kadın rolünü Liv Tyler oynuyor. Güzel oyuncuyu ilk kez Bernardo Bertolucci’nin 1996 yılı çekimi Stealing Beatfy(Çalınmış Güzellik) filminde izlemiştim. Liv Tyler hayranları bu filmi kaçırmak istemeyeceklerdir.
 
 

Hayatının Seçimi filmini baştan sona sıkılmadan ve ilgim dağılmadan izledim. Liv Tyler artık genç kız olmasa bile hala güzel. The Ledge filmi Adana'daki sinemalarda gösterimden kalkmadan izlemeniz önerilir. Bizce bu film için harcayacağınız zaman için pişman olmazsınız. Aşağıda verilen fotoğrafta Liv Tyler'ın son hali var.


Film hakkında bu kadar bilgi verdikten sonra gelin filmdeki karakterler üzerinde biraz konuşalım. Daha doğrusu filmdeki karakterleri bahane edip bazı insani durumları kendimizce yorumlayalım:

Kısır Olduğunu Öğrenen 2 Çocuk Babası Polis
Filmde önemli karakterden birisinin mesleği polisliktir. Polisimiz evlidir ve 2 çocuk sahibidir. Daha filmin başında doktorundan doğuştan kısır olduğunu öğreniyor. Başka bir deyişle yıllardır beraber yaşayıp büyüttüğü 2 çocuğunun biyolojik babası olmadığını öğreniyor. Bu kişi Türkiye’de yaşıyor olsaydı sizce ne yapardı? Eline silahını alıp karısının karşısına dikilir miydi? Filmdeki adıyla Hollis kısır olduğunu öğrendiğinde şok geçiriyor geçirmesine ama aklına hemen belindeki silahı gelmiyor.


Facebook hesabımız: http://www.facebook.com/adana.sanat

26 Temmuz 2012 Perşembe

Camille Claudel (1988) Filmi


Bundan yaklaşık 12-13 yıl önce CNBC-E kanalından 3 saatlik Camille Claudel filmini VHS’ye kaydetmiş ancak filmi baştan sona izleme imkânım olmamıştı. Birkaç yıl önce ise DVD’sini edinip arşivime katmıştım. Öncelikle izlemek istediğim film olmasına rağmen biraz da uzun olmasının etkisiyle bir türlü izleyemedim bugüne kadar. Camille Claudel izlemeyi daha fazla ertelemeden bu hafta sonu izleyeceğim. 1988 yılında Bruno Nuytten tarfından çekilen bu filmde başrollerde Isabelle Adjani, ve Gerard Depardieu var.

http://www.imdb.com/title/tt0094828/

Yaklaşık 3 saatlik filmi iöim acıyarak izledikten sonra Camille Claudel hakkında elimdeki birkaç yazıyı okudum. En iyisi biyografisini bulup okumak.

Facebook hesabımız: http://www.facebook.com/adana.sanat

Hülya Avşar'ın Jüri Başkanlığı


Bana sorsalardı kimi Antalya Altın Portakal Film Yarışması için kimi Jüri başkanı yapalım denilseydi, aklıma Hülya Avşar hiç gelmezdi. Buna rağmen Hülya Avşar'ın jüri başkanlığı için kopartılan fırtınayı gereksiz görüyorum. Zira Hülya Avşar neredeyse 30 yıllık oyuncu. Bir okulu bitirip o mesleğin etiketini almak için 4 yıl okumak gerekmesine rağmen sanat edebiyat çevresinden çok sayıda kişi 30 yıllık sinemacı için kazan kaldırıyor. Bence Hülya Avşar'ın jüri başkanlığı için en güzel değerlendirmeyi Tarık Akan yapmış: "Gayet güzel, tebrik ederim. Ne güzel olmuş. Hiçbir olumsuz eleştiriye katılmıyorum. Hülya Avşar çok iyi bir sinema oyuncusudur."

Facebook hesabımız: http://www.facebook.com/adana.sanat

21 Temmuz 2012 Cumartesi

Truman Capote ve Capote(2005) Film

Yazarın Gece Ağacı adlı kitabını yıllar önce henüz 20 yaşında bile değilken okumuş ve öykülerini çok sevmiştim. Kitabı raflardan indirip masama koydum, ilk fırsatta kitaptaki öykülerden birisini yıllar sonra tekrar okuyacağım.
  
 

Memet Fuat’ın çevirdiği bu kitabı okuduktan sonra Truman Capote’un yazdıklarıyla ilgilenmeye başladım ve Truman Capote benim yazarlardan birisi olmuştu. Örneğin bu ilgi sayesinde Breakfast at Tiffany's (1961) filminin DVD’sini özellikle edinip izleyip çok beğenmiştim.

Bundan birkaç yıl Truman Capote’un hayatının bir kesitinin anlatıldığı Capote filminin DVD’sini görünce hemen edinmiştim. Ne yazık ki bu filmi sonra unuttum. Derken dün gece bu filmi izledim. İzledim izlemesine, yazarın “In Cold Blood” romanını okumak, bu romandan yola çıkılarak çekilen filmi ve Capote filminde önemli bir rolü olan Nelle Harper Lee’nin “To Kill a Mockingbird” romanından yola çıkılarak çekilen filmi izlemek şart oldu. Yani Capote filmini izlemekle ilk fırsatta mutlaka izlemem gerek dediğim filmlerin sayısı 2 artmış oldu.


Gelelim Capote filminde. Yıl 1959. Truman Capote ünlü bir senarist ve yazardır. Ayrıca New Yorker dergisinde çalışmaktadır. Bir gazetedeki cinayet haberi dikkatini çeker; aynı aileden 4 kişi evlerinde katledilmiştir. Capote bu gazete haberinden yola çıkarak işlenen cinayetler hakkında dergisine makale yazmaya karar verir. Hemen beraber çalıştığı Nelle Harper Lee ile cinayet mahalline gider incelemeler yapar. Konuyu biraz inceledikten sonra bundan iyi bir roman çıkacağını düşünür. Hemen planını uygulamaya kor ve öncelikle cinayeti araştıran polis şefi ile samimiyet kurar. Ardından Cinayet zanlısı kişilerle konuşmayı dener. Bu olağanüstü güzellikte filmi mutlaka izleyin derim.

http://www.imdb.com/title/tt0056592/
http://www.imdb.com/title/tt0054698/
http://www.imdb.com/title/tt0061809

16 Temmuz 2012 Pazartesi

Otobüs Filmi


Antepte ortaokula başlamam ile sinema merakının beni esir alması aynı zaman dilimine denk gelmişti. O zamanlar Antepte her seansta 2 film oynatılırdı. 2. film ya daha önce gördüğümüz bir film olurdu ya da vurdunun kırdının yani dövüşlü sahnelerin olmadığı bir film olurdu. Dolayısıyla 2. filmi pek sevmezdik ve genelde kesilirdi.

Bir gün girdiğim sinemada oynayan filmin birisi Tunç Okan’ın Otobüs filmiydi. Çin işi karate, Malkoçoğlu ve Tarkan gibi vurdulu kırdılı filmleri izlemeyi sevdiğim için Otobüs filminden bir şey anlamamıştım. Ancak aradan geçen bunca zamana ve Otobüs filmi tür olarak o zaman ilgimi çekmeyen bir film olmasına rağmen birçok sahnesi beynimden silinmiş değil. Çekildiği dönemde sinemalarda gösterim şansı bulan Otobüs filmi daha sonra 12 Eylül döneminde yasaklanmıştı.

Bu film Youtube sayesinde her an elinizin altında olduğu için mutlaka izleyin derim. Filmin müzikleri Zülfü Livaneli'ye ait. Filmde İsveç'e kaçak işçi olarak götürülen, köylerinden başka bir şehir görmemiş bir otobüs dolusu insanın Stokholm'e vardıktan sonra başlarından geçenler anlatılıyor.