Bugün facebook'tan Hande Baba’nın yöneticiliğinde “Çok kısa öykünün günümüz edebiyatındaki yeri ve sosyal medyada kısa kısa yazarak edebiyat yapılabilir mi?” konulu bir panelin düzenlenmiş olduğunu öğrendim. Ankara merkezli Bilişim Derneği'nin Bilimkurgu konulu kısa öykü yarışması dolayısıyla düzenlenen panele Ankara'da yaşıyor olsaydım katılmak isterdim. Önce panelin sorusuna cevap vereyim: Yapılır yapılmasına da sadece adı edebiyat olur.
Son birkaç yıldır çok sayıda edebiyatçı çok kısa öykü diye tutturmuş gidiyor. Bazıları ise bu kısa dedikleri öykülere "Küçürek Öykü" diyorlar. Çok kısa öyküden söz edenler sözü bir şekilde Ernest Haminway'in "Satılık bebek patikleri. Hiç kullanılmamış." öyküsüne(!) getiriyorlar.
Bu kısa öykü konusu hep bana ters gelmiştir. Bu konuda bir şeyler yazmadan önce kitaplığımdan rastgele 4 öykü kitabı seçtim: Nedim Gürsel'in Uzun Sürmüş Bir Yaz, Erdal Öz'ün Cam Kırıkları, Füruzan'ın Gecenin Öteki Yüzü ve Ayşe Kulin'in Geniş Zamanlar. Füruzan'ın ilk kez 1982 yılında basılan kitabındaki öykülerin en kısası 30 sayfa iken, Erdal Öz'ün sözünü ettiğim kitaptaki öyküler ortalama 10 sayfadır. Ayşe Kulin'in kitabındaki öyküler biraz daha uzun ve ortalama 20 sayfa iken Nedim Gürsel'in ilk baskısı 1981 yılında yapılan kitabındaki öykülerin bazıları 6-7 sayfa iken bazıları 20 sayfadır. Yani kitaplıktan rastgele seçtiğim yazarlar öykülerinin uzunluğu konusunda kendilerini sınırlamamışlar. Ne anlatmak istemişlerse onu anlatmışlar, öyküm şu uzunlukta olsun diye kendi kendilerine şart koymamışlardır. Ki doğrusu budur.
Geçmişte birçok yerli yazar öykülerini direk kitap olarak yayınlamak üzere yazıyordu. Elbette bazılarını dergilerde yayınladıkları oluyordu. Ancak şimdilerde yazarların çoğu sabırsızlıktan mıdır, direk dergileri hedefleyerek yazdıkları için midir bilinmez 20-30 sayfalık öykü yazmaktan kaçınıyorlar. Bazıları ise üç--beş satırlık metinler yazıp mikro-küçürek vs gibi adlar veriyorlar. Hal bu ki öykü yazmaya oturmak için birinci şart anlatılacak bir şeylerin olmasıdır. Anlatılmak istenenler 3-5 satırlıksa kendinizi yormadan karalar, facebook'ta yayınlarsınız, o sırada online olan birkaç kişi "öykünüzü" okumadan beğendim der, siz de mutlu olursunuz.
Diğer yandan anlatılmak istenenleri yoğunlaştırılıp 3-5 cümleye sığdırmak okuru tatmin etmeyecektir ki. Yani kimse bir oturuşta 20-30 öykü okumak istemez. Hem böyle bir okumada bizce edebi tat alınamaz. Düşünenize, çok sevdiğiniz şarkıların hep ilk yarım dakikası çalındığında zevk alır mısınız? Benzer şekilde filmlerin 90'dakikadan kısa olmaması gibi yazılı olmayan bir kural var. Çünkü sinemaya giren birisi 15-20 dakika sonra çıkmak istemez. Bir öykü okumak üzere kendinizi hazılıyorsunuz, ama bir de bakıyorsunuz 3-4 satırmış yazdığınız öykünün uzunluğu(!).
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder