BiR iNSAN BiR DÜŞ
her sabah sokak sokak açılan
aydınlık bir çiçeğe benzer.
Kentler tanıdım. diz çökmüş
kendini seyretmek için bir ırmakta.
yüzü hâlâ yanar durur
başına gelenlerin utancıyla.
insanlar tanıdım, birbirlerine
sırt dönecek kadar ilgisiz,
aynı dertleri paylaşsalar bile.
insanlar tanıdım, yaşam boyu
yetecek kadar sevecenlik dolu
bir daha karşılaşmayacağı birine. sırt dönecek kadar ilgisiz,
aynı dertleri paylaşsalar bile.
insanlar tanıdım, yaşam boyu
yetecek kadar sevecenlik dolu
Ve tanıyana dek Madam Ella'yı
bilmezdim bir insanın
yüzünde bir kenti taşıyacağını. bilmezdim bir insanın
Uzaktık karşılaştığımızda
ikimiz de yaşadığımız ülkeden,
kalabalığı arasında bir toplantının.
Önce gözlerini tanıdım,
öylesine yumuşak ve kederli.
Yıllardır dağılmayan bir sis
dağılmaya başlamıştı sanki,
yeniden görüyordu karşısında
yıllardır görmediği birini.
öylesine yumuşak ve kederli.
Yıllardır dağılmayan bir sis
dağılmaya başlamıştı sanki,
yeniden görüyordu karşısında
yıllardır görmediği birini.
Sonra sesini tanıdım,
alabildiğine ürkek ve dokunaklı. Türkçe sözcükler iki yanında
iki örgü saç gibiydi yüzünün
özenle saklamıştı okul çantasında
ve söylerken onları yedi yaşındaydı.
Yedi yaşındaydı elli yıl önce
bırakıp giderken İstanbul'u.
O günkü gibi duruyordu belleğinde bırakıp giderken İstanbul'u.
düşmanlığı barındırmayan mahalle,
birbiriyle yardımlaşan komşular,
Anadoluhisarı'ndaki çocukluğu.
Anladım ki yüzüme bakarken
beni değil İstanbul'u görmüştü.
Madam Ella için İstanbul
anladım ki yıkılmayan bir düştü,
özlemiydi kardeşçe yaşamanın.
Bu kanlı, bu kıyıcı, bu haksız dünya beni değil İstanbul'u görmüştü.
Madam Ella için İstanbul
anladım ki yıkılmayan bir düştü,
özlemiydi kardeşçe yaşamanın.
elinden alamamıştı bir türlü.